Akıllı telefon pazarında her geçen gün yeni modeller çıktığını görüyoruz. Üreticiler arasındaki hızlı yarışa rağmen, ürünlerde yenilik görmekse zorlaştı. Tüketici üzerinde her model çıktığında elindeki telefonu yenileme yönünde oluşturulan psikolojik baskı bir yana fiyatların da astronomik seviyelere ulaşması ciddi sorun oluşturuyor. Özetle; yenilik minimum, fiyat maksimum.
MELİH BAYRAM DEDE
Akıllı telefonlar bugün hayatımızın vazgeçilmez iletişim aracı. Öyle ki, onsuz hiçbir yere gidemiyoruz. Kazara evde unutsak, kendimizi eksik hissediyor, elimiz ayağımız dolaşmış gibi hissediyoruz. Daha önceki ‘data bank’ların biraz gelişmişi olan yarı akıllı ürünleri saymazsak, akıllı telefonların evriminde, Apple’ın iPhone’u piyasaya sunmasını bir devrim kabul edebiliriz. Derli toplu, içinde bugün kullandığımız temel uygulama ve işlevleri bünyesinde barındıran ilk üründü iPhone. Sonrasında, Apple’ın iPhone’la hep standart belirleyici olduğunu, daha sonra diğer üreticilerin benzer ürünler sunmak için bu trendin peşinden koştuğunu görüyoruz.
İKİ TEMEL PLATFORM: iOS VE ANDROID
Diğer başarısız denemeleri, zamanla piyasa koşulları içinde var olup, bugün ekonomik anlamda ölü girişimleri saymazsak, bugün akıllı telefon pazarında iki temel platform var. Birincisi başta hakkını teslim ettiğimiz gibi Apple’ın iOS’i; diğeri ise Google’ın Android işletim sistemi. Apple, kendi işletim sistemi iOS’i kullanan akıllı telefonları geliştirir ve platformunu diğer üreticilerle paylaşmazken, Google, Android işletim sistemiyle, dünya genelinde birçok akıllı telefon üreticisine elverişli ve ekonomik bir platform sağlıyor.
ANDROID CİHAZ SAYISI WINDOWS’A YAKLAŞTI
Android işletim sistemli cihaz sayısı, Windows işletim sistemi kullanan bilgisayar sayısını yaklaştı. Son rakamlara baktığımızda, Şubat 2017 istatistiklerinde, Microsoft’un işletim sistemi Windows’un pazar payının yüzde 38,6’ya kadar gerilediğini, Android’in ise yükselişini sürdürerek yüzde 37,4 pazar payına ulaştığını görüyoruz. Bir başka deyişle, bireyler bilgisayarın yerine akıllı telefonu koyuyor, akıllı telefon yeterli geliyor, birçok kişi artık bilgisayara ihtiyaç duymuyor. Microsoft ise Nokia’nın mobil bölümünü satın aldıktan sonra akıllı telefon üretimine girdi. Windows 10 Mobile işletim sistemiyle var olmaya çalışıyor. Ancak başarılı olduğu söylenemez. Bu nedenle bugün yapacağınız en kötü seçim Windows 10 Mobile işletim sistemli bir akıllı telefon almak olacaktır.
YENİLİKÇİ ÜRÜN GÖRMEK ZORLAŞTI
Neredeyse kişi başına bir telefon düştüğü günümüzde, pazar doygunluğa ulaşmış durumda. Üreticiler ortalama ekonomik ömrü 18 ay olan bu cihazların yenilenme ihtiyacı nedeniyle sürekli bir satış hareketliliğine sahip. Bizi her an ulaşılabilir kılan ve bilgiye ulaşma araçlarımızın başında gelen akıllı telefonlar, keşfedilmesinden bu yana aslında fazla değişime uğramadı. Pazarda yenilik getiren ürünler görebilmek, bazı istisnaları saymazsak imkânsız hale geldi.
PARMAK İZİ, RETİNA, YÜZ TANIMA
Son teknolojik gelişme diye sunulan özelliklere baktığımızda, son dönemde, parmak izi, retina ve yüz tanıma ile güvenli giriş özelliği sunan ürünlerin pazara sunulduğunu görüyoruz. 3D ekran gibi yeni teknolojiler sunulduğunu ancak bunun da pek fazla rağbet görmediğini söyleyebiliriz. 4K gibi olmazsa olmaz sayılmayacak özellikler ile su geçirmezlik de bugün pazarda akıllı telefon üreticilerinin sunduğu yeniliklerden biri. Apple cephesinde akıllı asistan Siri’nin bir yenilik getirdiğini, Android cephesinde buna Siri kadar başarılı olmasa da Google Asistan ile cevap verildiğini görüyoruz.
PRİZE YAKIN OTURMA YARIŞI
Kullanıcıların temel sorunu olan batarya ömrü konusu henüz tam olarak çözüme kavuşmuş değil. Zaman içinde bataryaların kapasitesi ve ömrü artsa da yine de istenen seviyeye ulaşmadığını görüyoruz. Öyle ki, yanında sürekli ‘power bank’ taşıyan, gittiği her mekânda prize yakın bir pozisyonda konumlanmak için çaba gösteren insanları artık yadırgamıyoruz. Kullanıcıların içine düştüğü bu acıklı durum için, teknoloji üreticilerini sorumlu tutmak sanırım yanlış olmaz. Uzun ömürlü batarya teknolojileri konusunda arayış elbette devam ediyor ama nihai olarak sorun çözülmüş değil.
GÜNEŞ ENERJİSİ ÇÖZÜM OLUR MU?
Çok yaygın olmasa da akıllı telefonları güneş enerjisiyle şarj etmek çözüm olabilir. Bu amaçla kullanılabilecek üzerinde güneş enerji paneli bulunan kapaklı akıllı telefon kılıfları mevcut. Ayrıca üzerinde güneş enerji paneli bulunan ‘power bank’lar da hali hazırda piyasada satılıyor. Ancak güneş enerji panellerinin şarj hızı hâlâ şebekeden şarj kadar hızlı değil. Bu nedenle de akıllı telefonları doğrudan güneş enerjisiyle şarj etmek, hele telefon o an açıksa, iyi bir çözüm gibi durmuyor. Çünkü akıllı telefonun sürekli arka planda servisleri güncellemesi ve pil tüketmesi, o an güneş enerjisinden şarj ile sağlanandan daha fazla güç harcamasına neden oluyor.
EKRANI GÜNEŞ PANELİ OLAN TELEFON
Güneş enerjili hesap makinesi kullanan bir nesil olarak, biz iyimser olalım ve üreticilerin üzerinde güneş enerji paneli bulunan akıllı telefonlar pazara sunduğunu hayal etmekten çekinmeyelim. Sunpartner Technologies ve Kyocera firmaları, aynı zamanda güneş enerji paneli olarak işlev gören akıllı telefon ekranını geçtiğimiz yıl Mobil Dünya Kongresi’nde tanıtmıştı. Bu teknolojinin, sadece akıllı telefonlar için değil, tüm pencereleri güneş paneli olarak işlev gören evler, yine pencereleri güneş paneli olan otomobiller üretmenin de önünü açabileceğinin düşünürsek, gelecek için heyecanlanmamak elde değil. Bu arada Samsung’un, arkası güneş enerji paneli olan ve ‘dünyanın ilk güneş enerjisi ile çalışan akıllı telefonu’ olarak lanse ettiği Blue Earth modelini 2009’da piyasaya sunduğunu hatırlatalım. Ancak bu çevreci teknolojinin şirket tarafından sonraki ürünlerde kullanılmadığını üzülerek görüyoruz.
FİYATLAR ASTRONOMİK SEVİYELERE ÇIKTI
Yüksek fiyatın akıllı telefon pazarında önemli bir sorun olarak karşımızda durduğunu söylemek mümkün. Türkiye’deki ekstra vergiler ve döviz kuruna endeksli gelişmeler nedeniyle fiyatlar son dönemde yükselmiş durumda. Bu faktörün dışında, akıllı telefon üreticilerinin peş peşe aslında pek de önemli yenilikler getirmeyen ürünleri pazara sunması, sanki her model çıktığında hemen alınmak zorundaymışız gibi bir atmosfer yaratacak pazarlama stratejileri uygulaması da tüketiciler üzerinde psikolojik bir baskı unsuru. Bugün ihtiyacı olmadığı halde telefonunu yenilemek zorunda hisseden, akıllı telefonunun marka ve modelini, statü sorunu haline getirenlerin olduğunu, bu baskının bireylere sürekli yeni maliyetler getirdiğini maalesef görüyoruz.
BÜTÇEYE GÖRE ÜRÜN ÖNERİLMELİ
Satın alma davranışında kendilerine fikri sorulanlara bu noktada büyük iş düşüyor. Bugün teknoloji uzmanı olsun ya da olmasın, çevresinde ‘bir bilen’ konumunda olan herkes, ‘Hangi telefonu almalıyım?’ sorusuna sürekli muhatap oluyor. Burada karşımızdakinin ihtiyacını, yani akıllı telefonu hangi amaç için kullanacağını ve ayırdığı bütçesini öğrenmek, ona göre önerilerde bulunmak önemli. Ürün tavsiyesini, teknoloji marketlerdeki stant sorumlularına bıraktığınızda, aldığınız cevapların objektif olacağına her zaman emin olamazsınız. Geliştirmemiz gereken temel davranış, bireylere bütçesine uygun, temel iletişim ihtiyaçlarını gidermeye yeterli ekonomik ürünler tavsiye etmek olmalı.
(Bu yazı Marketing Türkiye dergisinin Nisan 2017 sayısıyla dağıtılan ‘Mobil Eki’nde yayınlanmıştır.)