Türkiye Bilişim Derneği (TBD), ‘İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar’ kararı hakkında bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada şu görüşlere yer verildi:
“Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından 28.07.2010 gün ve 27655 sayılı Resmi Gazete’de Elektronik Haberleşme Sektöründe Tüketici Hakları Yönetmeliği, Yönetmeliğin 10. maddesine dayanılarak 22.02.2011 gün ve 2011/DK-10-91 sayılı Kurul Kararı ile de ‘İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar’ yayımlanmıştır.
Söz konusu Yönetmelik ve Usul ve Esaslara ilişkin Kurul Kararı’nın ardından bu defa TİB tarafından Erişim Sağlayıcılara gönderilen bir e-posta ile bazı alan adları ‘yasaklanmış’, bazı sözcükler ise ‘kontrol listesi’ olarak tanımlanmıştır.
TİB’in çalışmasının ardından kamuoyunda Türkiye’de İnternetin sansürlendiği konusunda eleştiriler yoğunlaşmıştır.
Söz konusu Usul ve Esaslara ilişkin Türkiye Bilişim Derneği olarak görüşümüz aşağıda kamuoyunun bilgisine sunulmuştur.
Yayımlanan Usul ve Esaslar incelendiğinde kamuoyunu huzursuz edecek biçimde bir trafik izlemesi veya hukuki dayanağı tartışmalı şekilde idarece re’sen beyaz ve kara listeler oluşturulması ilkelerinin benimsenmesi kamuoyunda haklı endişeler uyandırmaktadır. Ayrıca yine Usul ve Esaslar’da kara listeye eklenmiş bir site ile ilgili nasıl itiraz edileceği ve itiraz sonucunda nasıl bir sürecin çalışacağına ilişkin bir açıklamanın da getirilmediği görülmektedir.
Ayrıca Usul ve Esaslar’da ‘İşletmecilerin, Kurum tarafından gönderilen verileri üçüncü şahıslarla paylaşmamakla ve bu verileri kullanmaya yönelik mekanizmaların gizliliğini sağlamakla yükümlü’ olduğu düzenlemesi getirilmiştir.
1) Bugün tartışma konusu olan Usul ve Esaslar da, Usul ve Esaslar’ın dayandığı Yönetmelik de, tıpkı hepsinin dayanağı olan 5651 sayılı Yasa gibi kamuoyunda yeterince tartışılmadan hazırlanmış ve sivil toplumun görüşü alınmadan meydana getirilmiştir. Bu nedenle söz konusu uygulama hayata geçirilmeden önce 5651 sayılı Yasa olmak üzere konuya ilişkin tüm düzenlemelerin gözden geçirilerek, kamuoyunda yeterince tartışılarak yeni bir yaklaşım ile düzenleme yapılması gerekmektedir.
2) Aşağıda yeni bir düzenleme için TBD’nin yaklaşımı açıklanmıştır. Ancak, yapılacak yeni düzenleme yasal değişiklikleri gerektirdiği, şu an içerisinde bulunduğumuz dönemin de seçim dönemi olduğu gözetilerek, öncelikle yeni seçilecek TBMM göreve başlayıncaya kadar, ‘paket olarak sunulan erişim biçimlerinin sadece çocuk ve aile paketlerinin Tüketici Hakları Yönetmeliği gereği ücretsiz sağlanması zorunluluğundan kaynaklandığı ve standart paketin ise şu andaki kullanım biçiminden farklı bir kullanım biçimini içermediği’ne ilişkin BTK ve diğer ilgililerin açıklamaları dikkate alınarak Usul ve Esasların erişim sağlayıcılarca zaten ücretli olarak verilmekte olan çocuk ve aile paketlerinin ücretsiz olarak verilmesi ve hizmet alan müşterilerce bu hizmetlere kolay erişimi sağlayacak bir düzenlemenin yeterli olacağı açıktır. Bu nedenle, Yasal değişiklik gerektiren düzenlemeler yapılıncaya kadar çocuk ve aile paketleri dışındaki paketlerin tümden yayınlanan Usul ve Esaslar’dan çıkarılması doğru olacaktır.
3) 5651 sayılı Yasa ve ilgili düzenlemeler geleceğimizin güvencesi olan çocuklarımızı internette bulunan zararlı içeriklerinden korumak iddiası ile ortaya konulmuş düzenlemelerdir. Bu amaca birazcık sorumluluk sahibi olan herhangi bir kişinin karşı çıkması mümkün değildir. Ancak, geleceğimizin güvencesi olan çocuklarımızı korumak amacına bugünlerimizi yaşanmaz kılacak yasakçı bir yaklaşım ile ulaşmamız ise mümkün değildir. Herşeyin devlet eliyle yasaklandığı, kimin hangi siteye girebileceğinin, hangi siteye giremeyeceğinin Yargı kararı olmaksızın atanmış idarelerce belirlendiği bir internet düzenlemesinin özgürlükçü bir düzenleme olduğundan söz edilemez. Bu nedenle konu yeniden ele alınırken 5651 sayılı Yasa ve ilgili mevzuatın korumaya çalıştığı başta çocuklarımız olmak üzere ilgili değerleri koruyan ancak bu değerlerle özgürlükler arasında denge kuran bir yaklaşım sergilenmesi gerektiğine inanıyoruz.
4) TBD olarak birçok kez gündeme getirdiğimiz üzere kişilerin özel hayatlarına, iletişimlerine, ilişkilerine ilişkin kayıtların elektronik ortamlarda tutulduğu, devlet ve diğer ilgililerce kolayca erişilebilir olduğu günümüzde bu kayıtlarla ilgili Avrupa Birliği ve Uluslararası mevzuatın gereği olan ve son yapılan Anayasa değişikliğe ile Anayasal bir zorunluluk haline de gelen ‘Kişisel Verilerin Korunmasına’ ilişkin yasal düzenleme yapılmadan atılacak her adım, haklı olarak eleştiri konusu olacaktır. İyi organize edilmiş ve vatandaşın hizmetinde olan, örneğin sağlık hizmetlerinin sunulmasında da kişisel verilerin tutulması ne kadar gerekli ise, hassas kişisel veri olan erişim kayıtların kötüye kullanılmaması, erişiminin sınırlandırılması, hatalarının düzeltilmesi ve ilgilisinin kayıtların içeriği hakkında bilgi sahibi olması da temel bir haktır. Tutulan kayıtların nasıl, nerede ve ne şekilde kullanılacağı, kişilerin bu kayıtların yetkisiz ve hukuka aykırı olarak kullanılmasının önüne nasıl geçebileceği düzenlenmediği takdirde, merkezileştirilmiş veritabanları hangi amaçla tutulursa tutulsun kişilerin kabusuna dönüşebilir. Aynı nedenlerle bugün neredeyse bütün faaliyetlerimizi sürdürdüğümüz internette attığımız her adımın 5651 sayılı Yasa ve ilgili mevzuat kapsamında izlenmesi ve kayıt altına alınması, özellikle tartışma konusu son yayınlanan Usul ve Esaslar ile kimin hangi profili tercih ettiğinin de kaydedilecek olması, buna karşın halen bu kayıtlarla ilgili kişisel verilerin gizliliğinin ve korunmasını sağlayan düzenlemenin yapılmamış olması, bilgilerin kişiler aleyhine kullanılmasını riskini artırmaktadır. Bu nedenle bilişim alanında daha fazla düzenleme yapılmadan önce, kişisel verilerin korunmasına ilişkin yasal düzenleme yapılmalı ve AB direktifleri paralelinde, Anayasa’mıza uygun bir kişisel veri koruma mevzuatı geliştirilmelidir.
5) Yayımlanan Usul ve Esaslar’da TİB tarafından yasaklanacak siteler ve sözcükler hakkında erişim sağlayıcılara aktarılacak bilgilerin kamuoyundan gizlenecek olması demokratik hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmamaktadır. TİB’in özellikle çocuk pornografisi içeren siteleri deşifre etmeme amacıyla böyle bir düzenleme yaptığı tahmin edilmekle birlikte, bu tür bir listenin içerisine idare tarafından konu ile hiç ilgisi olmayan 5651 sayılı Yasa kapsamına dahi girmeyen içerikleri barındıran sitelerin de alınabileceği ve bunun aksinin bir güvencesinin olmadığını, idare tarafından alınacak her kararın yargısal denetime tabi olması ilkesinin ancak alınan kararın bilinmesi ile sağlanabileceğini hatırlatarak, Anayasal ve Yasal zorunluluktan öte temel hak ve hürriyetlerle doğrudan ilgili bu konuda kişilerin hak ve hürriyetlerine saygı gösteren düzenlemeler yapılması gerekmektedir.
6) BTK’nın yayımladığı Usul ve Esaslar incelenince, gençlerimizin, kendi adına zararlı/zararsız ayrımı için karar vermenin bile başkalarının öznel bakış açılarına ihale edildiği görülmektedir. Oysa, karar verme yetisine sahip, doğru ve yanlışı ayırt edebilen kuşakları yetiştirmek kanımızca onları müstehcen içerikten korumaktan toplum için çok daha fazla önemlidir. Bu noktada Cumhuriyetimiz ve bağımsızlığımızı emanet ettiğimiz gençlerimize daha fazla güvenmeli ve onların kişisel gelişimini tamamlamasını eğitim ve öğretim ile destekleyerek gelişimlerinin önüne yasakçı engeller koymamalıyız.
Türkiye Bilişim Derneği olarak hiçbir şekilde çocuk istismarı veya 5651 sayılı yasada belirtilen diğer katolog suçları veya bu suçları işleyenleri savunmamaktayız. Ancak kişisel hak ve özgürlüklerin, haberleşme ve bilgi alma özgürlüğünün kısıtlanmamasını savunduğumuzu ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin yasa ve yönetmelikler çıkmadan yapılacak bu ve benzeri düzenlemelerin hukukun üstünlüğü ilkesini zedeleyecek şekildeki uygulamalara açık bir ortamı hazırlayabileceği görüşünde olduğumuzu kamuoyuna saygılarımızla duyururuz.
Özgürlüklerin olmadığı yer de birey de yok olacaktır. Bugün var isek çocuklarımıza ait bir yarın olacaktır. Bireyi yok etmek, toplumu, dolayısıyla çocuklarımızı da yok edecektir.”