Facebook başta olmak üzere sosyal paylaşım siteleri, son aylarda gündemimizi meşgul eden, ‘domino etkisi’yle diktatörlüklerin devrilmesinde büyük etken olarak gösterildi. Her ne kadar ‘domino etkisi’ görülen ülkelerdeki internet ve sosyal ağ kullanımının gelişmiş ülkeler seviyesinde olmadığı, sadece ‘sosyal medya devrimi’ olarak bu gelişmeleri değerlendirmenin pek sağlıklı olmayacağı, her şeye rağmen önemli olanın insan faktörü olduğu, sonradan bir görüş olarak genel kabul gördü.
Ortadoğu ve Afrika’da halkı Müslüman olan ülkelerdeki iktidarların değiştirilmesi için bilindiği gibi batının yoğun bir çabası var. Bunun altında yatanın amacının batılı ülkelerin çıkarlarıyla paralel olduğunu sanırım söylemeye bile gerek yok. Bu çabanın aslında 2008’e kadar gittiği, bu ülkelerden aktivistlerin Amerika’da eğitildiği basında yer almıştı. Yine de kısaca hatırlatmakta yarar var.
2008’de New York’ta Genç Hareketler İttifakı Zirvesi (movements.org) düzenlenerek, “dünyanın çeşitli bölgelerinde sosyal değişimler yaratmak adına internet ve sosyal medyayı kullanarak etkili kampanyalar düzenlemek için bilgi alışverişinde bulunmak, eğitim kaynakları ve imkanlarıyla aktivistler arasındaki başarılı eylemleri ve deneyimleri paylaşmak” amaç olarak açıklanmıştı.
‘Domino etkisi’ ya da ‘Sosyal medya devrimleri’ denilen bu hareketlerin kendiliğinden geliştiğini, bugüne kadar özgürlük arayışında olmayan bu halkların ne hikmetse hemen hemen aynı anda ‘devrim’e susadığını kabul etmek mantıklı değil. Bu halkların taleplerine saygı duymakla beraber, peşpeşe yaşanan bu kadar gelişmelerin ‘tesadüf’ olduğuna inanmak mümkün değil. Hayat tesadüflerle doludur ama bu kadar da değil.
Aslı bu satırları yazmaya başlamamın nedeni, Radikal gazetesinde yer alan, “Beyaz Saray’dan gazeteciye tehdit” başlıklı haberin düşündürdükleri. Geçtiğimiz günlerde ‘sosyal medya devrimleri’nin ‘karargâh’ı Facebook’u ziyaret eden ABD Başkanı Barack Obama, meğerse burada protesto edilmiş. San Francisco’da 200 kişinin katıldığı etkinlikteki protestonun nedeni, Wikileaks’e bilgi sızdırdığı iddia edilen er Bradley Manning’e yapılan kötü mualemeymiş.
Protestonun ardından basına pek de yansımayan bir gelişme yaşanmış. Sınırsız iletişim özgürlüğünü savunan, bu özgürlük ortamını da kendi lehine kullanan ABD yönetimi, Obama’nın Facebook’ta protesto edilmesini hem haber yapan hem ve videoya kaydederek yayınlayan San Francisco Chronicle muhabiri Carla Marinucci adlı gazeteciyi tehdit etmiş. Beyaz Saray, haberine video ekleyen gazetecinin kuralları ihlal ettiğini iddia ederek gazetecinin haber alma hakkını askıya almış.
Bu tehditle, ABD’nin özgürlük propagandalarının ne kadar aldatmaca olduğunu bir kez daha görmüş olduk. İletişim özgürlüğünün sadece ABD çıkarlarının gerektirdiği çerçeve içerisinde ve sözde kaldığını anlamak için biraz gözlem yapmak yetiyor.
Bu arada, geçtiğimiz günlerde 3. İntifada için Facebook’ta açılan sayfanın kapatılmasını da hatırlatmak gerekiyor. ABD, sosyal ağların Ortadoğu ve Afrika’da yönetime karşı koyan halklar tarafından kullanılmasını destekler ve internetin kullanımını teşvik ederken, özgürlük isteyen taraf Filistin olunca 3. İntifada sayfası bir çırpıda kapatılabiliyor. Sahi, ABD maden özgürlük akımlarına bu kadar hevesli, Filistin halkının özgürlük taleplerine de biraz ilgi gösterse, Facebook’u uyarsa ya.