Shadow

Küresel yer belirlemede standart savaşı

ABD ve AB, küresel yer belirleme sistemlerindeki hakimiyet savaşında yeni bir döneme girdi. ABD’nin geliştirdiği GPS ve AB’nin geliştirdiği Galileo sisteminin tek bir cihazda kullanılabilmesi için iki taraf bir anlaşma imzaladı. Anlaşmaya gelene kadarki süreç ve ‘Küresel Yer Belirleme Sistemleri’ne gelin yakından bakalım.

ABD ve AB, ‘Küresel Yer Belirleme Sistemleri’nin standartları konusunda anlaştı. Bu anlaşmanın arka planına bakmak için öncelikle ‘Küresel Yer Belirleme Sistemleri’nin ne olduğuna bir göz atmamız gerekiyor. ‘Yer belirleme’ işi, ‘Yöngüdüm’ ya da ‘Navigasyon’ olarak bilinir. Bu sistemlerle amaç, bir aracın veya insanın bir yerden başka bir yere belli koordinatları kullanarak ulaştırılmasıdır. Günlük hayatta hepimiz aslında bir ‘navigasyon’ yapıyoruz. Evimizden çıkıp okulumuza ya da işimize giderken zihnimizde kullanacağımız yolu belirliyor ve belirlediğimiz bu koordinatlala gideceğimiz yere varıyoruz.
‘Küresel Yer Belirleme Sistemleri’ bizim kafamızda yaptığımız yol planını, elektronik bazlı olarak, uydudan aldığı sinyallerle belirler. ‘Küresel Yer Belirleme Sistemi’ni kullanan kişi ya da aracın konumu çok küçük bir yanılmayla bu sistemlerle belirlenir.
Elektronik bazlı ‘yöngüdüm’ sistemlerinin imkanları ‘Radyonavigasyon’ olanak tanımlanır. ‘Radyonavigasyon’ sistemleri radyo dalgalarıyla çalıştığı için bu adı almıştır ve bu sistemler yer tabanlı ve uzay tabanlı olarak sınıflandırılmaktadır.
‘Küresel Yer Belirleme Sistemleri’nin en ünlüsü ABD tarafından geliştirilen NavStar GPS’dir. (NavStar Global Positioning System). GPS alıcıları belirli yörüngelere yerleştirilmiş GPS uydularından gelen sinyalleri çözerek küresel yer bilgisini elde ederler. GPS sistemi hem askeri amaçlı hem de ticari olarak kullanılabiliyor. GPS halen sivil kullanıma da açık bir sistemdir.

GPS fikri 60’larda doğdu

GPS, ABD Savunma Bakanlığı tarafından 60’ların sonunda projelendirilmiş ve 80’lerin başında yerleştirilen uydulardan yayılan sinyaller sayesinde GPS alıcısının yer üzerindeki enlem boylam ve rakımını hesaplamak mümkün olmuştur. ABD Ulaştırma Bakanlığının baskısı ile 1982’de arama kurtarma çalışmalarında GPS kullanılmaya başlanınca bu yayından özel firmalar da haberdar oldu ve GPS alıcıları imal edip satmaya başladı. Bundan rahatsız olan Pentagon, GPS yayınlarına müdahale etmeye başladı ve sonunda 1990’da sivil ve askeri kullanın için seçenekli servise geçildi. Bu tarihten sonra kamuya açık serviste yer belirleme kesinliği 100 metre, askeri serviste ise 16 metre oldu. 1993’de kamu servisinin kontrolü ABD Ulaştırma Bakanlığı’na geçti ve 1994’de Pentagon mevcut yapısına 24 uydu daha ekleyerek tüm dünyaya kesintisiz ve ücretsiz GPS servisi sağladı. İlerleyen yıllarda özellikle taşıtlar için şehir haritaları ile sürüş destek sistemleri kurulmasında kullanılan GPS olağanüstü bir popülerlik yakaladı. Öyleki 2000 yılında GPS ürünlerine harcanan miktar 8 milyar dolara ulaştı. Soğuk savaş döneminin aşırı tedbirleri de önemini yitirince, 1 Mayıs 2000 tarihinde seçici servis son buldu ve ticari servisler 10 metrelik kesinliğe kavuştu.
Bu arada son geldiği noktada Pentagon 6 metre kesinlikte yer tespiti yapabildiği gibi, ilerleyen grafik bilgisayarları teknolojisini kullanarak bölgenin 3 boyutlu haritasını da gerçek zamanda çıkartabiliyor. 11 Eylül’den saldırısından sonra yaptıkları yatırımla sahip oldukları bu yeni teknolojiyi açıklarken, ABD Donanmasında Kaptan Ken Deutsch şöyle diyordu:
“Önceden savaş harekatlarını futbol gibi yapıyorduk, dur-kalk, şimdi ise basketbol gibi, sürekli hareket halinde, akıcı ve aynı anda hem defans hem saldırı yaparak.”

AB Küresel Yer Belirleme Sistemi: Galileo

ABD’nin GPS sistemiyle bu alanda tek güç olması ve ortaya çıkan sorunlar Avrupa Birliği’ni de kendi sistemini geliştirmeye itti. Bu amaçla 1999’da başlatılan Galileo programı, bazı farklılıklara sahip olmakla birlikte Amerikan GPS sistemine alternatifti. Amerikan sistemi birincil olarak ülkenin askeri amaçları için hizmet verirken Avrupa karşılığı olan Galileo ticari bir proje olacak ancak askeri amaçlı olarak da kullanılacaktı.
30’dan fazla uydudan oluşacak olan sistemin GPS’e göre daha fazla doğruluk oranına sahip olacak. Galileo projesinin toplam maliyeti 4.3 milyar doları bulurken proje, Avrupa’da 150 bin yeni iş imkanı yaratacak. Galileo, 3. nesil mobil iletişim servislerinde ileri durumda olan Avrupa’da, bu servislerde kullanılacak cihazlara da GPS sinyali sağlayacak. 2009 yılından itibaren dünyanın dört bir yanına sinyaller göndermesi planlanan bu uydu sisteminin maliyeti AB ve Avrupa Uzay Ajansı tarafından karşılanıyor.
Galileo özellikle alıcılar için gerekli çiplerin ve uçak, gemi, tarım endüstrisi, bankalar ve daha pekçok alanda ücret karşılığı kullanılabilecek ticari sinyallerin lisansından para kazanmayı planlıyor. Otomobillerin navigasyon bilgisayarlarındaki gibi özel kullanımlar için sinyaller ise ücretsiz olacak.

Tek alıcı ile hem GPS hem Galileo!

Galileo projesinden rahatsız olan ABD, bir süredir AB ülkelerinin bu programı durdurup GPS sistemini tek standart olarak kabul etmesini gündemde tutuyordu. Haziran 2004’te sürpriz bir gelişme oldu ve Amerikan tarafına ABD Başkanı George Bush’un başkanlık ettiği İrlanda’da gerçekleştirilen ABD-Avrupa Birliği zirvesinde Galileo sorununda anlaşma sağlandı. GPS ile Galileo sisteminin birbiriyle uyumlu çalışması konusundaki anlaşma ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile İrlanda Dışişleri Bakanı Brian Cowen ve AB’nin ulaştırmadan sorumlu komisyon üyesi Loyola de Palacio arasında imzalandı. Anlaşma sonrasında AB’nin ulaştırmadan sorumlu komisyon üyesi Loyola de Palacio piyasada “dünya standartlarının” oluşturulduğunu söyleyecekti. Palacio’ya göre, sonuçta yön bulma uydularının sayısı önemli ölçüde artacak ve bütün dünyada iletişim kolaylığı sağlanacak, kullanıcılar tek bir alıcı sayesinde aynı zamanda hem Avrupa hem de Amerikan sistemlerine ulaşabilecekti.

Anlaşma ile ABD ordusunun güvenliğini sağlandı

ABD Dışişleri Bakanı Powell ise birlikte çalışmanın, bilimsel araştırma ve yaratıcı mühendislik çalışmaları için büyük fırsatlar yaratacağını ifade ediyordu. Powell, anlaşma sayesinde GPS sistemi kullanan Amerikan ordusunun yararlandığı uydu sistemine gereken güvenlik boyutunun da katıldığını söyleyecekti. Powell’in açıklamasındaki askeri amaçlı kullanım vurgusu oldukça önemli. Çünkü ABD II. Körfez Savaşı’nda bölgede bulunan muhabir ve yayıncı kuruluşlardaki tüm GPS özellikli telefon ve benzeri araçları askeri sistemlerinin güvenliğini gerekçe göstererek toplamıştı.
Toplantıda Powell, GPS teknolojisine kişisel ilgisi olduğunu anlatıp kendi kullandığı Volvo marka arabasında bu teknolojinin bulunduğunu, aynı zamanda daha önce savaşta bizzat bu teknolojiden faydalanmış olduğunu anlatıyordu. GPS’in değerini bu sistemin yardımıyla Körfez’de savaşan Powell kadar kimde bilemezdi.

ABD, ‘GPS varken Galileo gereksiz’ demişti

ABD Savunma Bakanlığı Pentagon, Galileo’nun, savaş zamanında “gereksiz ve potansiyel güvenlik tehdidi” olduğunu savunmuştu. Pentagon, Amerikan ordusunun kullandığı GPS sisteminin, bu uydunun sinyalleriyle zarar göreceğini gerekçe göstermişti. Amerikan ordusu anlaşmayla GPS ve Galileo sinyallerini savaştığı bölgelerde yerel olarak sınırlandırıp durdurabilme imkanı da elde etti. ABD, sivillerin kullandığı GPS sistemi sinyalleriyle ordunun kullandığının karışmaması için, yeni sisteme 875 milyon dolar harcayacak. Bu sistem, gelecek on yıl içinde tamamlanacak.

Galileo için bir çok ülke kuyrukta

Galileo sisteminden yararlanmak için Çin başta olmak üzere bir çok ülke sıraya girmiş durumda. Bu ülkelerin içinde Rusya, Hindistan, Brezilya, Meksika ve İsrail de bulunuyor. Uzay çalışmalarını büyük bir hızla sürdüren Çin’in, Galileo programına katılma konusunda 2003 yılında anlaştığı basında yer almıştı. ABD’li ulusal güvenlik uzmanları, Galileo programına dahil olmasının Çin’in askeri ve sivil uydu teknolojilerini güçlerdireceğini düşüncesinde.

Rus işi GPS: GLONASS

ABD, GPS; AB, Galileo sistemiyle hem sivil hem de askeri alanda büyük bir güce sahip olurken Rusya da boş durmuyor. Rusya’nın da GLONASS (Global’naya Navigatsionnaya Sputnikovaya Sistema) sistemleri faaliyette. Son bilgilere göre projede kullanılacak 24 uydudan 22’sinin konuşlandırılması tamamlanmış durumda.
‘Küresel Yer Belirleme Sistemleri’ alanında rekabet tüm hızıyla sürüyor. Türkiye bu işin neresinde diyenlere verilecek tek cevap, iyi bir ‘tüketici’yiz olacaktır!

Yazıyı Oylayın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir