Gelişen teknoloji insanların bilgiye daha hızlı ulaşabilmesini sağlıyor. Özellikle internet yoluyla aşırı bilgi yüklenen bazı bireylerde, yüklendikleri bu bilgiyi beynin yeterince analiz edemeyişi sonucu rahatsızlıklar ortaya çıkıyor. ‘Bilgi zehirlenmesi’ ve ‘Bilgi yorgunluğu sendromu’ gibi isimler verilen bu duruma gelin yakından bakalım!
Teknolojik gelişmelerle birlikte internet ve televizyon gibi iletişim araçları hayatımızın ta içine kadar girdi. Bu araçları kullanarak istediğimiz bilgiye hızla ulaşıyoruz. Ancak, insanoğlunun hızla bir çok bilgiye ulaşması, bizi yoğun bir bilgi bombardımanıyla karşı karşıya bırakıyor. Aradığımız konuya ilişkin önümüze çıkan 1000’lerce sayfa ‘bilgi’ kafa karışıklığımızı artırıyor. Hangi bilginin doğru, hangisinin yanlış olduğuna karar vermekte güçlük çekiyoruz çoğu zaman. Aslında karşımıza çıkanların bir çoğunun gerçek manada ‘bilgi’ olup olmadığı bile tartışılır. Konumuz, ‘bilgi’, ‘malûmat’, ‘enformasyon’ gibi kavramları masaya yatırmaktan ziyade, ‘bilgi bombardımanı’ karşısındaki çaresizliğimiz. Günümüz tıbbının konularından biri de artık, bu ‘bilgi bombardıman’ karşısındaki insanın karşılaştığı sorunlar. ‘Bilgi zehirlenmesi’, ‘Tekno-stres’ ve ‘Bilgi yorgunluğu sendromu’ gibi kavramlarla karşımıza çıkan bu sorun, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (OGÜ) Teknoloji Araştırma Merkezi (TEKAM) Müdürü Prof. Dr. Muammer Kaya’ya göre, insanların bağışıklık sistemini zayıflatarak hasta ediyor. Olay ve bilgilerin, zihnimizdeki hızlı akışı, yarattığı karmaşa arttıkça, insan beyni bunu kaldıramıyor ve bilgiyi analiz gücü kırılıp beyin adeta felce uğruyor! Bu durumun nedeni ise, insan beyninin, bilgisayar gibi ‘multitask’ yani aynı anda birden çok işlemi yapacak şekilde tasarlanmamış oluşu.
Beyine aşırı yük biniyor
Bilgi zehirlenmesinin bir etkisi de yaratıcılığı baskı altında tutmasıdır. Büyük çoğunluğu doğrulanmamış yoğun bir enformasyonla karşı karşıya kalan birey, bu bilgilerin hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğunu kavramakta zorluk çeker. Beyine fazla yüklenme nedeniyle insan vücudunda, genellikle ‘hazımsızlık, kalp rahatsızlığı ve hiper tansiyon’ gibi hastalıkları meydana geliyor. Prof. Dr. Muammer Kaya, “Aşırı bilgi yükünün, nefret ve iş veriminin tehlikeye düşmesine yol açtığı unutulmamalı” uyarısında bulunuyor. Uzmanlara göre, insan beyninin ve yeteneklerinin sınırlarının zorlanmaması gerekiyor. Öte yandan tekno-stres ve aşırı bilgi yüklenmesinden kaynaklanan problemlerin sadece teknolojiyle değil, insanların psikolojisiyle de ilişkisi bulunduğu unutulmamalı.
Aşırı enformasyon ve veri bombardımanının vücutta olumsuz etki yapmasında, teknolojilerin fazla veya yanlış kullanımı büyük rol oynuyor. Bilgilerin etkin olmayan sunumunun sakıncasına dikkat çeken Prof. Dr. Muammer Kaya, internetin birçok bilgiyle dolu olduğunu ancak insanların buradan ya tam aradıklarını bulamamaktan veya çok fazla bulmaktan şikâyet etmekte olduklarını söylüyor.
Eleştirel düşünmeyi öğrenmemiz gerek
Yapılan araştırmalara göre ortalama bir insanın bir günde öğrendiği bilgi 17. yüzyılda yaşayan bir insanın bütün yaşamı boyunca bildiğinden fazladır. Yoğun bilgi bombardımanı altında doğru bilgiyi bulması için eleştirel düşünme yeteneğine sahip olması gerekmektedir. Öğrencinin bu kadar çok bilginin içinden bulduğu bilgiyi süzgeçten geçirmesi ve eleştirel bakış geliştirmesi kaçınılmazdır. Bilgi bombardımanı altında kalan insanların, bilgi kaynaklarından öncelikler belirleyerek nasıl yararlanacağı da temel sorulardan birini oluşturmaktadır. İnsanlar, kimi zaman neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt edecek zamanı bile bulamayabiliyor.
Semantik web projesi
Peki internette bilgi bombardımanına uğramadan, çok fazla bilgiye boğulmadan, tam aradığımızı bulmamız için ne yapılması gerekiyor. Bunun cevabı, yeni tasnifleme ve arama teknikleri geliştirilmesinde yatıyor. Bu amaçla çeşitli çalışmalar yürütülüyor. İnternet teknolojileri geliştiren World Wide Web Consortium (W3C) bünyesinde bir süredir “Semantik (anlambilim) web” denilen bir metod üzerinde çalışmalar yapılıyor. Temel olarak internetteki milyonlarca bilginin bağlamlarına göre algılanarak birbirleri ile değişik bağlamlarda sayısız kereler yeniden tasniflenmesinden oluşan “Semantik web” projesi, internet kullanıcılarına aradıklarına daha kolay ve bilgi bombardımanına maruz kalmadan ulaşmasını hedefliyor.
Aradığını bul, al ve internetten çık
İnternet kullanımında en önemli sorunlardan biri, işimiz bitse dahi, saatlerce ekran başından ayrılamamaktır. Bir konu hakkında bilgi arıyorsak, onu bulup alalım ve internetten çıkalım. Eğer aradığımızı bulmamıza rağmen, internette linkten linke sıçramaya, sohbet odalarında zaman öldürmeye, oyunun başında kalkamamaya başlamışsak burada ciddi bir problem vardır. Hele, artık ‘bağımlılık’ olarak niteleyebileceğimiz durumdan dolayı, görevlerimizi bile aksatmaya başlamışsak, kendimize gelmenin vaktidir. İnternet yoluyla ulaştıkları ve güzel buldukları bilgi karşısında 24 saatin kendilerine yetmediği hissine kapılanlar, karşımıza internet başında sabahlayan yeni bir insan tipini çıkarmıştır. Bilim adamlarına göre bu artık ‘kitlelerin toplu halüsinasyonu’dur.
Aşırı bilgi yüklenmesi belleği zedeliyor
Johns Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi Bellek Hastalıkları Kliniği Başkanı Dr. Barry Gordon, aşırı bilgi yüklenmesinin belleği zedelediği saptamasını yapıyor. Gordona göre, eskiden düşünmeye zaman ayırabiliyorduk, şimdi ise ulaştığımız bilgi o kadar fazla ki, adeta bilgi bombardımanı altındayız. Bilgi bombardımanı, sadece internetle de sınırlı değil. Bu bilgiler bize faks, telefon, e-posta, kablolu yayınlar ve gazeteler kanalıyla gönderiliyor. Bu bilgilerin bize ulaşma hızı, bizim onları özümseme hızımızdan daha fazla olduğu için pek çoğu kayıtlara geçmeden arada kaynayıp gidiyor.
Hoş ama boş bilgilerden kaçının
Bilgi bombardımanının kitlelere verdiği zarar bir yana, en önemlisi de bu bilgilerin ne kadar güvenilir olduğu konusudur. Doğrulanmamış birçok bilgiye muhatap olan kitleler, bu doğrulanmamış bilgiye nasıl muamele edecekleri konusunda da alacakları tavrı belirlemekte zorlanmaktadır. Dr. Doğan Tılıç, mevcut bilgi bombardımanı içinde, gazetecilik yapmanın da zorlaştığını belirtiyor. Gazeteciliğin ‘hoş ama boş bilgiler’le (nice to know information) ‘bilinmesi zorunlu bilgiler’ (need to know information) arasında ayrım yapabilmeyi gerektirdiğini ifade eden Tılıç, ‘Yani insanlara bilinmesi zorunlu bilgileri aktaracaksınız binlerce bilgi arasından seçerek. İnternet ortamını falan bırakalım daha şimdiden televizyonlarımızda, radyolarımızda ve gazetelerimizde bunun tam tersini yapmıyor muyuz?’ diye konuşuyor.
Sonuçta internet, doğrulanmış veya doğrulanmamış yararlanabileceğiniz birçok bilgi içeriyor. Önemli olan insanın bu bilgiden yararlanırken bilinçli bir tüketici gibi davranması, bu bilgileri iyi seçin analiz edebilmesi ve iletişim araçlarını kullanma sınırının iyi belirlenmesidir.
Aşırı iletişim en çok çocuklar etkiliyor
Televizyon, internet, gazete ve dergiler gibi medya araçlarının bilgi bombardımanı en çok da çocukları etkiliyor. Bugün sıradan bir öğrenci, internet gibi bilgi ağları ile kütüphaneler dolusu bilgiye anında ulaşabiliyor. Medya, iletişim sektöründeki hızlı ses ve görüntü taşımacılığı ile dört bir yandan çevremizi kuşatarak yoğun bir bilgi bombardımanı yapıyor. Aile eğitiminden, anne baba ilgisinden mahrum çocukların bu kadar yoğun bilgi bombardımanı altında kalmaları gelişim psikolojisi açısından çok tehlikelidir.
Gazete, dergi, televizyon, bilgisayar gibi iletişim araçlarıyla baş başa bırakılan çocuklar, yeterli zihin olgunluğuna ulaşmadıkları için, aldıkları bilgiyi yorumlama, sebep-sonuç ilişkisi kurma, zararlıyı zararsızdan ayırma yeteneğine sahip değildir. Aldığı bilgilerin pek çoğunu anlayamadığından, ne işe yaradığını, nerede ve ne zaman kullanacağını bilemediğinden aklı çözümsüz kalan bir sürü problemle dolacak ve zihin bulanıklığı yaşayacaktır. İletişim araçları, çocuğa uygun programlar seçildiğinde, çocukla birlikte izlendiğinde ve gerekli yerlerde açıklamalar yapıldığında ancak faydalı olabilir.
(Bu yazı Eğitimbilim dergisinin Mayıs 2005 sayısında yayınlanmıştır.)