Yayıncılıkta son yıllarda hayatımıza giren yeni bir mecra var. Hemen herkesin bildiği bu yeni mecranın adı internet. Bir diğer deyişle “elektronik yayıncılık”. Bir çoğumuz artık, basılı yayınların yanında internet üzerindeki elektronik yayınları da takip ediyoruz. İnternette gazetelerimizi okuyor, takip ettiğimiz, ilgi alanımıza giren “tematik” siteleri ziyaret ediyor, araştırmalarımızın büyük çoğunu, kütüphaneler yerine internetteki arama motorlarından yapıyoruz.
İnternetteki belge sayısı artıyor
Elektronik yayıncılığı, en yalın anlatımla “belgelerin elektronik ortamlar ya da ağlar aracılığıyla dağıtımı, arşivlenmesi ve bu belgelere erişilmesi” olarak tanımlayabiliriz. Tüm önyargı ve endişelere karşın elektronik yayıncılık büyük bir ilerleme katediyor. Bir örnek vermek gerekirse, matbaanın icadından bu yana 150 milyon kitap basılmışken internet ortamındaki belge sayısı 1997 yılındaki verilere göre 100 milyonu geçmiş durumda. Bu rakamın önümüzdeki 10 yılda ise 800 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor. Böylesine büyük bir bilgi denizinden uzak kalamayız.
Kağıdın ömrü çok uzun
Elektronik yayıncılık sözkonusu olduğu zaman, ilk akla gelen, kağıdın yerine bu yeni mecranın geçip geçmeyeceği sorusu oluyor. Öncelikle şunu söylemek gerek: Elektronik yayınlar ile basılı yayınlar uzun süre birlikte sürdürecek yolculuğunu. Sadece internet üzerinde çıkan yayınlar olduğu gibi, hem internet üzerinde hem de basılı olarak “paralel” çıkan yayınlar da olacak.
TV radyoyu bitiremedi
Televizyon icad olduğunda, radyonun yerini alacağı sanılıyordu. Gelinen noktada hem televizyonun, hem de radyonun iki ayrı iletişim enstrümanı olarak varlığını devam ettirdiğini görüyoruz. Bu örnekten de anlaşılacağı gibi, kağıdı hayatımızdan silip atmak uzun süre mümkün olmayacak. Bunun yerine elektronik yayıncılığın, basılı yayıncılığa (buna fiziksel yayıncılık da deniliyor) yeni açılımlar getireceği öngörülebilir. Örneğin bir dergi veya yayınevi, hizmetlerini yürütürken, internetin imkanlarını kullanarak daha geniş kitlelere, daha hızlı bir şekilde ulaşmayı başarabilir. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Web sayfasının ömrü 44 gün mü?
İnternet yayıncılığının çeşitli sorunları var. Ancak biz bu yazımızı, arşivleme sorununa değinerek noktalayalım. Yapılan tahminlere göre bugün internette bir bağlantının (link) ortalama ömrü 44 gündür. Bir başka deyişle, bugün bir adreste bulunabilen bir elektronik dökümana 44 gün sonra erişilemeyebilir. Bu varsayım, günümüzde pek geçerli gözükmüyor. Ciddi siteler için bu durumun sözkonusu olacağı iddiası pek gerçekçi değildir. İşini ciddiye alan bir elektronik yayın, arşivlemenin de bu işin bir parçası olduğunun bilincindedir.
İçeriğin ömürboyu arşivlenmesi çok zor
İnternette okuğumuz bir elektronik dökümana, birkaç ay sonra ulaşamama sorunu, ciddi bir arşivlemeye ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Bunun için de internet yayıncılarına büyük bir görev düşüyor. Bir çok güncel sitede içerik büyük bir yer tuttuğundan arşivlenmezken, özellikle periyodik yayınlarda arşivleme yapıldığı gözleniyor. Fakat bu arşivlerin ömrü de, web barındırma hizmetinin sürekliliğiyle sınırlı. Bir elektronik yayının, yayın hayatını sürdürdüğü sürece arşivi de erişilebilir durumdadır. Fakat, günün birinde sözkonusu yayın, hayatını noktaladığında, web barındırma hizmeti ömürboyu sürmeyecektir. Haliyle, bir elektronik yayını çıkaranlar, nokta koydukları bir yayının web alanı kirasını ömürboyu ödeyemeyecektir.
Elektronik yayıncılık üzerine konuşmaya ve yazmaya önümüzdeki sayılarda da devam edeceğiz.
Melih Bayram Dede, Kitap Kaber, Şubat-Mart 2003.