Frost & Sullivan, önümüzdeki beş yıla damgasını vuracak iş dünyasının önceliği haline gelecek altı teknoloji trendini açıkladı. Araştırmaya göre bulut bilişim, video konferans, mobillik, birlikte çalışabilirlik, bilgi teknolojilerinin tüketiciye uyarlanması ve sosyal medya, şirketlerin rekabet güçlerini sürdürebilmeleri için sektörel gelişmelere yön verecek teknoloji trendleri arasında öne çıkacak.
Dünyanın önde gelen araştırma ve danışmanlık kuruluşlarından Frost & Sullivan, gerçekleştirdiği küresel araştırmanın sonuçlarına dayanarak bilgi teknolojilerinde yaşanan gelişmelerin giderek daha fazla önem kazanacağını, iş dünyasının doğru stratejiler geliştirebilmeleri için söz konusu teknoloji trendlerini göz önüne almaları gerektiğini vurguluyor. Frost & Sullivan’ın öncelik verilmesi gereken “Altı Teknoloji” trendi olarak belirlediği gelişmeler ise bulut bilişim, video konferans, mobillik, birlikte çalışabilirlik, bilgi teknolojilerinin tüketiciye uyarlanması ve sosyal medya olarak sıralanıyor.
Bulut bilişim: İhtiyaçlara göre dikkate alınmalı
Bulut tabanlı hizmetler sektörel bazda belli bir düzeyde olmasına rağmen, birçok kuruluş bakımından henüz fikir aşamasında bulunuyor. Bulut bilişim, iletişim sorunlarının tamamını çözümlemediği gibi kamu ve özel bulut bilişim hizmetleri arasında karar verme, çok aboneli ve özgül sistemlerin yanı sıra güvenlik, servis seviyesi anlaşması (SSA) ve yönetimsel faktörler de dahil olmak üzere kendi sorularinı beraberinde getiriyor.
Frost & Sullivan analistleri, belli başlı ticari ürünlerin iletişimine bulut bilişim üzerinden erişim sağlamanın şirketlere para ve kaynak açısından tasarruf sağlayabileceğini belirtiyorlar. Ancak analistler, bulut üzerinden birebir konferans, sohbet, görüntü ve kurumsal sosyal yazılım da dahil olmak üzere tam bir iletişim setinin sunulmasının kolay olmayacağı gibi daha düşük maliyet de sağlamayabileceğini de ifade ediyorlar. Analistler, buluta ilişkin en önemli katalizörlerden birinin ise çok sayıda cihaz ve işletim sistemi için destek gerektiren mobilite olduğunun altını çiziyorlar.
Frost & Sullivan uzmanları, bulut bilişimin benimsenmesinin önündeki en büyük engelin, uygulamanın sektörde çığır açabilmesi için gereken değişimin meydana gelmemiş olmasından kaynaklandığını ileri sürüyorlar. Ancak bu durum, bulut bilişim hizmetlerine yer olmadığı anlamına gelmiyor. Kurumsal iletişimi gözden geçirmeye hazır olan şirketler için bulut bilişim önem taşıyor. Ancak bulutun özel santralin (PBX) yerini alması uzmanlarca uzak bir ihtimal olarak görülüyor.
Frost & Sullivan uzmanları, bulut tabanlı iletişimin stratejik olarak, kullanıcı ihtiyaçları doğrultusunda, bilgi teknolojileri personel yapısı ve coğrafi konum doğrultusunda kullanılmasını tavsiye ediyorlar. Bulut tabanlı sistemlerin, özgün ve karma bir tasarım elde etmek için sistem tabanlı uygulamalarla entegre etmenin yollarını aramanın önemine de değiniyorlar. Öte yandan, önemli faktör olarak şirketlerin son kullanıcılarına bilişim hizmetlerini en etkili şekilde sağlamaları için özel bulut bilişim ve sanallaştırma konularını mutlaka dikkate almaları gerektiğine de özel bir vurgu yapıyorlar.
Video konferans sesin yerini alabilecek mi?
Video konferansın son 30 yıl boyunca o ya da bu şekilde daima gündemde olduğu bilinen bir gerçek ancak , son zamanlarda dikkatleri çeken, maliyetli salon sistemlerine gereksinim duymadan masaüstü bilgisayar aracılığı ile video konferanslara katılım sağlanmasının diğerlerinden farklı, önemli bir gelişme olduğu belirtiliyor.
Frost & Sullivan analistleri, HD’nin büyük bir gelişme olduğunu belirtiyorlar. HD teknolojisi video konferansı için yeterince yüksek kalite sağlıyor ve pratik hayatta kullanılmasını olanaklı kılıyor .Bu sayede yüksek seyahat masraflarına gerek kalmadan toplantıların sanal ortamda yapılması sağlanıyor.
Videonun “yeni ses” olduğuna dair inanca rağmen çalışanların her an video konferans yapmaları altyapı eksikliği nedeniyle henüz çok yaygın bir durumda değil. Ancak yine de bu trend, iş hayatı icin birçok avantajı beraberinde getireceği için gözardı edilebilecek gibi gözükmüyor. Video konferansları katılımcıların sürekli dikkatini ve yüksek düzeyde yoğunlaşmalarını gerektiriyor. Herkesin birbirini görebildiği bu toplantılar çok daha etkili oluyor ve işler çok daha hızlı gerçekleşiyor. Ancak birebir görüşmelerde videoya geçiş, toplu görüşmelerde olduğu kadar gerekli görülmüyor.
Frost & Sullivan analistleri, video konferansın uzaktan ya da evden çalışan personele sahip kuruluşlar ile dünyanın her yerinde küresel şirketlerin üst düzey yöneticilerine kolaylık sağladığını, ancak önceliklerin şeçiminde dikkatli olunması gerektiğini dile getiriyorlar.
Mobillik: Her şeyi değiştiren iş tarzı
Sayıları her geçen gün artan mobil çalışanların iletişim için akıllı telefon ve tablet bilgisayarlara ihtiyacı her gün biraz daha artıyor. Analistler, öncelikli olarak bilgi teknolojileri departmanlarının görece yeni bir olgu olan bu teknolojileri desteklemenin yollarını bulmak zorunda olduğunu belirtiyorlar. Eskiden şirket dışında çalışanlar için geçerli olan uygulama, günümüzde sıklıkla seyahat eden çalışanlar ile evden çalışanları da kapsamak durumunda bulunuyor.
Frost & Sullivan analistleri, artan sayıda mobil çalışan için akıllı telefon, tablet gibi her kategoriden cihazın temin edilmesi, bu sayede şirketin gereken yazılım ve donanıma sahip olmasını, kimlik kontrolü, uygulama ve ağ trafiğiyle birlikte çalışanın işten ayrılması halinde veri erişiminin kontrol ve güvenliğinin sağlanmasının şirketler açısından bir seçenek olduğunu ifade ediyorlar. Bu durumun dezavantajının ise bilişim bütçesinin önemli ölçüde şişmesi olacağı belirtiliyor.
Çalışanların kişisel cihazlarını kullanmaya teşvik edilmesinin ise diğer bir seçenek olduğu, ancak bu cihazların ticari uygulamalarla desteklenmesi gerekeceği ifade ediliyor. Bu durumun önemli sakıncasının ise tek cihaz üzerinde birden fazla “kimlik” oluşması, güvenlik açısından sakınca yaratması ve ayrılma durumunda çalışanın bilgilerinin şirkette kalmaması olarak sıralanıyor. Frost & Sullivan uzmanlarına göre şirketlerin önünde duran üçüncü seçenek ise çalışanların mobil cihazlarla desteklenmesinin gereksizliği. Bu seçeneğin ise uzun vadede aslında maliyetli olduğu, zira çalışanların şirket uygulamalarını çalıştırmak için kendi cihazlarında ‘korsanlık’ yapmaları ya da şirket politikalarını gözeterek ofis bilgisayarı dışında hiçbir yerde çalışmamaları gibi sorunlar yaratacağı ileri sürülüyor.
Maliyet politikasına ilişkin karar alma sürecinin önümüzdeki yıllarda şirketlerin bütçe ve teknoloji alanında karşılaşacakları en zorlu süreçlerden biri olacağını belirten Frost & Sullivan analistleri, mobil politikaları gözden geçirmenin tam zamanı olduğunu, çalışanlardan hangilerinin mobil olması konusunun tekrar değerlendirilmesi ve kullandıkları cihazların desteklenip desteklenmediğinin belirlenmesi gerektiğini vurguluyorlar. Bununla birlikte, iletişim güvenliği ve kontrolünün sürdürülebilmesi için mobil plan yapılması ve harcamaların artırılması gerektiğinin de altını çiziyorlar.
Birlikte çalışabilirlik: Sistem uyumlu olmalı
Bilgi teknolojileri yöneticileri, kurumsal iletişimi ileri noktalara taşımak için ağlar ve uygulamalar arasında birlikte çalışılabilirliği sağlayabilen standartlara özel bir önem atfediyorlar. Kurumsal telefon ağı (PSTN) ve elektronik posta bu doğrultuda işlev görüyor. Bununla birlikte kullanıcılar, söz konusu iletişim biçimleri için kullandıkları istemciden bağımsız olarak listelerindeki kişilerin çevrimiçi durumunu görebilmeli, sohbet ya da konferans da yapabilmeliler.
Frost & Sullivan analistlerine göre bu konuda gerçek sorun, kişiye özel tasarım açısından tıkanmış gibi görünen iş modelinden kaynaklanıyor. Öte yandan Frost & Sullivan’a göre, birlikte çalışabilirlik ve entegrasyon arasında farklar da bulunuyor. Ara yazılımlar entegrasyon açısından biçilmiş kaftan olarak tanımlanıyor. Konferans, ses ve gerçek zamanlı katılım sistemleri aracılığıyla idari departman uygulamaları verimli kıldığı belirtilerek önümüzdeki birkaç yıl içerisinde pazarı yeniden şekillendireceği olası görülüyor. Ancak yine de, iletişim araçlarının birbirleriyle ‘konuşturulmasını’ hedefleyen birlikte çalışabilirlik için bir çözüm oluşturmadığı vurgulanıyor.
Bu trende yönelik olarak Frost & Sullivan uzmanları, sektörel standartların talep edilmediği müddetçe değişmeyeceği gerçeğini hatırlatarak, yapılacak işin teknoloji üreticilerinden birlikte çalışabilirliği hayata geçirmeleri konusunda şirketlerin ısrarcı olmaları gerektiğinin altını çiziyorlar. Bununla birlikte, iletişim uygulamalarının diğer teknoloji kuruluşlarının ürünleriyle çalıştırılabilmesini sağlamak ve uç nokta çeşitliliği, idari departman, verimlilik ve dikey pazar yazılımları için yönetilen ve/veya profesyonel bir servis sağlayıcısıyla çalışma seçeneğinin değerlendirilmesi gerektiğine de vurgu yapıyorlar.
BT’nin tüketiciye uyarlanması: Herkesin kullandığı teknolojiden yararlanmak
Frost & Sullivan, bilişim departmanlarının kitlesel teknolojiyi kontrol etmekle uğraştığını, fakat aslında çalışanların “tüketici teknolojisini” işyerinde kullanmalarının üç temel alanı olduğunu ileri sürüyor. Bunlardan ilki akıllı mobilite trendinde de belirtildiği gibi akıllı telefonlar ve daha az ölçekte olmak üzere tabletler.
İkincisi ise Skype ve tüketici iletişimine yönelik diğer hizmetleri kapsıyor. Birçok çalışan uluslararası aramalar için Skype’yi ve video konferansı giderek daha yaygın şekilde kullanıyor. Bu durum tasarruf sağlasa da güvenlik ve yönetim risklerine yol açabiliyor. Bu yaklaşımı ileri iletişim teknolojisine ulaşmanın ucuz bir yolu olarak değerlendiren kuruluşların, kurumsal internet üzerinden sesli iletişim (VoIP) protokülünü değerlendirerek ihtiyaç duyan çalışanlarına güvenli ve güvenilir video konferans olanaklarını sunmanın yollarını aramaları gerekiyor.
Sosyal medya, bilgi teknolojilerinin tüketiciye uyarlanması trendinin üçüncü ayağını oluşturuyor. Çalışanlar daha güçlü ilişkiler kurmak, bilgiye ulaşarak paylaşmak için Facebook, Twitter ve diğer sosyal medya uygulamalarından yararlandıkça, şirketlerine bambaşka bir ortak çalışma dünyasının kapılarını da açıyorlar. Frost & Sullivan’a göre şirketler, tüketici hizmetlerinin kullanımına ilişkin politika ve prosedürler belirleyerek, aynı zamanda şirketin sosyal yazılımının ticari süreç ve işbirliğini geliştirebilecek alanları da dikkate almaları gerekiyor.
Tüketiciye uyarlama trendinin bir diğer ilgi çekici noktasını ise uygulamalar oluşturuyor. Akıllı telefonlar ve tabletler popülerliklerini uygulamalarına borçlu olmalarının yanı sıra, birçok üretici, kurumsal cihazlar için uygulama geliştirmenin yollarını ve bunun gerekli olup olmadığını araştırıyor. Binlerce kişinin binlerce uygulama ve mükemmel içerikler geliştirdiği, dolayısıyla maliyet ve zamanın minimum düzeyde olduğu bu ortamda ölçek açısından avantajlı konumda olan tüketici piyasası burada fazla bir rol üstlenmiyor. Birçok popüler uygulamanın ücretsiz olması dolayısıyla ticari üreticiler ve bilgi teknolojileri geliştiricileri kullanılma ihtimali olmayan uygulamalara zaman ve para harcamayı gereksiz buluyor.
Söz konusu trendle ilgili olarak Frost & Sullivan analistleri, şirket bünyesinde kişisel donanım ve yazılım kullanımına yönelik net politikalar belirlenmesinin önemine vurgu yapıyorlar. Bunun sektörel faaliyete ve mesleki role özel kullanım amacına göre değişkenlik göstereceğinin altını çiziyorlar. Örneğin, şirket bilgilerine sahip çalışanların yurtdışı seyahatleri sırasında Skype’yi gizli bilgileri içeren toplantılar hariç kullanmalarına izin verilebileceği ya da şirket e-postalarına erişim sağlayabilmeleri için akıllı telefon kullanmalarına müsaade edilebileceğini belirtiyorlar.
Sosyal medya: Müşteri hizmetleri için sınır tanımayan mecra
Frost & Sullivan’ın Kuzey Amerika’da 200 üst düzey yöneticiyle gerçekleştirdiği araştırma kapsamında, ankete katılanların yaklaşık yarısı şirket bünyesinde sosyal medyanın kullanıldığını, yüzde 41’i ise kişisel olarak kullandığını belirtiyor. Katılımcılar sosyal medyanın değer taşıdığını ifade ederek, yüzde 24’ü bunun nedeninin müşteri hizmetlerinin geliştirilmesi, yüzde 20’si coğrafi olarak dağılan takımlar arasında işbirliği ve verimliliğin artması, yüzde 10’u ise çalışanların hareketliliğin artması şeklinde değerlendiriyor. Kurumsal sosyal medya yazılım kullanımını yaygınlaştırmak isteyenlerin büyük çoğunluğu ise müşteri hizmetlerinin geliştirilmesini ileri sürerken, geri kalanları karar alma sürecinin hızlanması ve kurumsal ve çevresel hedeflerin desteklenmesi gerekçelerini dile getiriyorlar.
Nitekim Twitter ve Facebook gibi sosyal medya sitelerini müşterileriyle etkileşim sağlamak için kullanan şirketlerin sayısı giderek daha da artıyor. Hatta bazı uygulayıcılar tarafından, iletişim merkezi ve iş yöneticilerinin sosyal medya etkileşimlerinden edinilen verileri analiz edebilmeleri ve bu doğrultuda hareket etmelerine olanak sağlayan veri toplama uygulamaları da geliştiriliyor.
Ancak sosyal medyayı çalışanlarının birbirleriyle ve dışarıdaki iş ortaklarıyla daha verimli ve daha iyi şekilde değerlendirmek üzere kurumsal çalışmalarının bir parçası olarak kullanmanın yollarını keşfeden şirket sayısı oldukça düşük seyrediyor. Buna bağlı olarak Frost & Sullivan analistleri, kurumsal yazılım kullanarak sosyal medyayı iletişim merkezinden çıkarıp daha geniş bir ticari alana yaymak için net kullanım alanları ve kurumsal işbirliğine yönelik yatırım-kazanç hesapları geliştirmenin önemine vurgu yapıyorlar.
Sosyal medya trendine ilişkin olarak Frost & Sullivan uzmanları, tüketici sosyal ağlarını dış müşteri etkileşimi için kullanmaya başlama yönünde şirketlere tavsiyede bulunuyorlar. Örneğin Twitter’da şirketin tanıtımı için bir uzmanın görevlendirilmesi ve kurumsal bir Facebook sayfası oluşturup güncel tutmanın yarar sağlayacağının altını çiziyorlar. Bununla birlikte kurumsal sosyal yazılıma, çalışanların sanal ve gerçek dünyanın sınırlarına bağlı kalmaları ve ihtiyaç duydukları bilgi, beceri ve uzmanlığı sağlayan bir araç gözüyle bakmaları gerektiğine vurgu yapıyorlar.
Kritik zamanda kritik müdahale için
Frost & Sullivan yetkilileri, önümüzdeki yillara damgasını vuracak altı teknoloji trendinin kilit rol oynayabileceğini, kilit piyasa trendlerine zamanında karşılık vermenin kritik önem taşıdığını, ancak kaynaklar daima yetersiz olduğu için karşılık almaya ilişkin stratejilerin yıllar içerisinde beklenen trend etkisinin doğrultusunda öncelik verilmesi gerektiğini belirtiyorlar. Belirlenen altı teknoloji trendinin etkisini zaman içinde göstereceğini ifade eden analistler, gerektiği zamanda, doğru yerde ve doğru müdahalelerle trendler doğru değerlendirildiğinde şirketlerin yakın vadede arzuladıkları iletişim ivmesini yakalacaklarının altını çiziyorlar.