Star gazetesinden Gülcan Tezcan, gazetenin kültür-sanat sayfasında yayınlanmak üzere, internette edebiyat yayıncılığı konusunda bana iki soru yöneltti. Tezcan’ın soruları ve cevaplarım şöyle:
- İnternet üzerindeki edebiyat dergileri ve bloglar basılı dergilere (özellikle okul ve ekol olma anlamında) rakip olabilir mi? Sanal dergiler basılı dergilerin işlevini karşılayabilir mi?
Rekabetten ziyade birbirinden beslenen, birbirini destekleyen araçlar olarak görmek gerek. Edebiyat dergilerinin misyonuna baktığımızda, edebi çalışmalarını yayınlamak ve bunu yaparken de editöryal denetimden geçerek bunu gerçekleştirmek ve bu sayede edebiyat dünyasında bir yere gelebilmek için kendini geliştirmek isteyenlerin başvurduğu bir okul misyonu görüyorum. Aksi takdirde, editöryal denetimin, bir kalite çıtasının olmadığı yayınlardaki eserler, ne yazana ne de okuyana bir şey verebilir. Bu sayededir ki, ciddi bir edebiyat dergisinde ürün yayınlanması hala bir çıtadır, yazarın/şairin kalitesinin göstergesidir.
Bunu internet üzerinde -tam da bu misyonla- gerçekleştiren pek fazla yayın maalesef yok. 1999-2010 yılları arasında yayınladığımız Dergibi.com’da biz, bu editöryal denetimi mümkün olduğunca yapmaya, kalite çıtasını gözetmeye çalıştık. Şiir, öykü ve deneme gibi dallarda birer editör görevlendirerek Dergibi.com’da yayınlanmaya değer ürünlerin titizlikle seçilmesini sağlamaya çalıştık.
Bloglara gelirsek; öncelikle “blog” kavramının ne olduğuna bakmak gerekir. “Blog”, “web” ve “log” kelimelerinden türetilmiş bir kavram olup, “web günlüğü” anlamına gelir. Bloglar kişisel günlüklerdir ve bloglarda internet kullanıcıları istedikleri gibi yayın yapabilirler. Bir editöryal denetim sözkonusu değildir.
Kollektif bloglara baktığımızda ise, editöryal denetimin uygulanabileceğini ve edebiyat dergisi mantığının istenirse elektronik ortamda da uygulanabileceğini söyleyebiliriz. Burada da basılı dergi, elektronik dergi ya da kollektif blog arasındaki kalite çıtası, yayın için hangi aracın kullanıldığıyla değil, editöryal ekibin kalitesiyle orantılıdır. Ancak gördüğümüz kadarıyla, hala edebiyat camiasının ağır topları, basılı yayınlar etrafında örgütlenmekte, bu nedenle de basılı dergileri, edebiyat camiasında kabul edilebilirlik sorunu olanların ilk (ve belki de tek) adresi olma durumunu devam ettirmektedir.
Biz Dergibi.com’u yayınlarken, bizde ürünlerini bir süre yayınlayanların, basılı dergilere sıçrama çabası içinde olduğunu, basılı dergilerde kabul görenlerin de elektronik ortamda ürün yayınlamayı bıraktığını gözlemlemiştik. Elektronik ortamı, bir ısınma ortamı, antrenman sahası gibi görenler olduğunu da söyleyebiliriz.
- Edebiyat dergilerindeki editöryal denetim alanına karşılık blogların herkesin kullanımına açık olması, oluşan bu özgür zemin edebiyat üretimini nasıl etkiler?
Elektronik yayıncılık, bir diğer deyişle, elektronik dergi ve blogların edebiyat dünyasına katkılarının olumlu olduğunu görüyoruz. Çünkü sektörde yer tutmuş, büyük basılı yayınlar, kendilerini göstermek isteyen genç kalemlere sayfalarını açmakta pek cömert değil. Ya da ürün yayınlama çıtasını fazlasıyla yüksek tutuyorlar. Durum böyle olunca da, internet ortamında kendine has bir edebiyat çevresi doğuyor. Çevrimiçi edebiyat dergileri, kişisel ya da kollektif bloglar edebi ürünlerin yaratımı ve yayımı için geniş bir imkan sunuyor. Edebi ürün yaratma iddiasında olanların blog sahibi olmasını destekliyorum. Ancak sadece kişisel bloga kapanıp kalarak, ürünlerini birikiminden yararlanacağı kişilere ulaştırmamak gibi bir hata da yapmamalılar. Hele hele, kişisel tatmin için şiirlerini sadece “Facebook Notlar”da yayınlayanlardan asla olmamalılar.