Digital Age dergisi tarafından düzenlenen ve 27 Mayıs’ta Four Seasons Bosphorus Hotel’de gerçekleşecek olan Digital Age Zirvesi’nin 2014 teması, ‘Digital is The Mainstream’ (Yeni ana akım dijital) olarak belirlendi. Etkinlik öncesinde bu tema, Digital Age’in Nisan kapağına taşındı.
Bu kapsamda dosya için dergi editörü H. Kerem Fındık tarafından bana yöneltilen sorular ve verdiğim cevapları kayda geçsin diye aşağıda paylaşıyorum:
- Dijitalin yayıncılık için ana arter haline gelmesinde dönüm noktaları neler oldu?
Gazeteler başlangıçta “Bizim de bir web sitemiz olmalı” ya da “Sitemiz var mı? Var” mantığıyla yaklaştı ve sadece basılı içeriklerini internete aktarmakla yetindi; daha fazlasını amaçlamadı. İlerleyen yıllarda günde bir kez basılı gazete içeriğini internete aktarmak yetmemeye başladı. Sonrasında ise, gazete siteleri sürekli içerik girilen bir yer haline geldi ve okuyucu yorumlarıyla haberin daha da anlamlandığını gördük. Şimdi ise istisnalar hariç, hâlâ gazeteler internet sitelerine ajanslardan gelen tek düze haberleri ilginç başlıklarla giriyor, ilgiyi sıcak tutmaya çalışıyor. Gazeteler, özel haberlerini basılı gazeteye saklıyor, ancak basılı gazetede yayınlandıktan sonra sitelerine taşıyorlar. Bu tavrın altında ise tiraj kaygısı yatıyor. Ancak bunun tiraja pek de etkisi olduğu söylenemez. Gazeteyi para ödeyip satın alan okuyucuya daha farklı bir içerik sunmak, en azından burada farklılaşmak amaçlanıyor.
- Basılı yayınların birer birer kepenk indirerek dijitalde yoluna devam ettiği şu günlerde bu dönüşüm ne yönde devam edecek?
Basılı yayınların ekonomik nedenlerle baskıyı durdurduğu ve dijitalde devam etme kararı aldığına son yıllarda çok şahit oluyoruz. Ancak bu noktada, dijitalde ayakta kalabilmek için bir strateji gerekliliğini vurgulamalıyız. “Baskıyı durdurdum, isteyen gelsin internetten okusun” demek tek başına fayda getirmiyor. Çünkü basılı yayın iken parmakla gösteriliyor olsa bile, dijitalde rekabet çok yoğun olduğundan ayakta kalma mücadelesi bekliyor bu yayınları. Gelecekte ne olacağına bakarsak, dijitale geçişten kaçış yok. Mobilitenin arttığı, büyük çoğunluğun iletişimini dijital araçlar üzerinden sağladığı bir dünyada, sadece basılı yayında ısrar etmek mümkün değil. O nedenle farklı ayakları olan, farklı platformlardaki internet kullanıcılarına hitap eden, onların kendisine gelmesini bekleyen değil de, onların bulunduğu platformlara giden daha avantajlı olacak. Özetle, iOS, Android, Windows Phone gibi mobil platformlar; Windows 8, Mac gibi masaüstü platformlar için uygulamalara sahip olmak, sosyal medya platformlarının birçoğunda etkin olarak var olmak artık yayıncılık dünyasında bir zorunluluk.
- Dijitalin hem yayıncılık hem de reklam dünyası için iş yapma şekillerinde yarattığı en önemli değişimler neler?
Yakın geçmişe kadar hem yayıncılık hem de reklamcılık alanında tek boyutlu bir bakış açısı mevcuttu. Sadece konvansiyonel medya araçlarının plana dâhil olduğunu görüyorduk. Bugün ise, 360 derece bir iletişim stratejisi gerekiyor. Konvansiyonelinden dijitaline, sosyal medyasına kadar tüm platformların plana dâhil edildiğini görüyoruz.
- Türkiye’deki geleneksel medya devleri sizce dijitali doğru anlayıp, efektif kullanabiliyorlar mı?
Türkiye’deki medya şirketlerinin dijitali tam anlamıyla kavradıklarını, kullandıklarını söyleyemeyiz. Bunda muhafazakâr bir bakış açısının etkisi var. Yani var olanı koruma, basılı yayının tirajını, basılı araçlarla oluşturduğu kurulu düzeni koruma içgüdüsüyle davranma nedeniyle, dijitale tam anlamıyla bir adaptasyon söz konusu değil. Ancak bu yavaş yavaş aşılıyor. Medya şirketleri içinde dijital yayıncılık birimlerine ayrılan metrekare de çalışan sayısı da gittikçe artıyor. Ancak yayın grupları, her şeye rağmen basılı mecraları birinci planda tutmaya devam ediyorlar.
- Yayıncılıktaki hibritleşme sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hibrit bir yayıncılığa doğru gidiş var ancak terazinin kefesi basılı yayınlardan yana ağır geliyor. Hâlâ burada bir denge yakalanmış değil. Bunu nasıl başaracakları konusunda medya şirketlerinin yeterince kafa yorduğunu, yeterince danışmanlık aldığını sanmıyorum. Türkiye’de medya çok içine kapanık, internet çağına rağmen küresel çaptaki örnekleri inceleme konusunda iyi bir sınav vermiyorlar. Herkes, rakip yayının neyi nasıl yaptığına göre pozisyon alıyor.
- Dijitalle beraber oyunun kurallarının değiştiği bir medya ortamında yayıncılığın yakın geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Basılı yayınların dijitale geçiş dışında şansı yok. Sadece bu geçişi yaparken ellerindeki medya varlıklarını korumayı başarıp başaramayacakları önemli. Gerekli hazırlığı yapan, stratejisini oluşturan basılı yayınlar hâlâ ayaktayken, yeni dijital yayınlarla portföyünü geliştiren, kaynaklarını çeşitlendiren, gelir stratejisini sadece basılı yayınlar üzerine kurmayan ayakta kalabilir. Basılı yayınlar hâlâ ayaktayken, çarkları döndürmeye devam edebiliyorken, bu değişimin altyapısını oluşturmalı. Yoksa yarın çok geç olabilir. Çünkü basılı bir yayıncılık geçmişi olmayan, sadece dijital alanda yayıncılığa girmiş ve büyük ivme yakalayan küresel örnekler var önümüzde.